Displazi terimi hücrelerde meydana gelen bozulmayı temsil eder ve kanser öncesi bir durumdur. Displastik lezyonların sınıflandırılmasında Batı ve Japon patologlar arasında farklılıklar vardır. Displazi terimi, Batılı patologlar tarafından invaziv bir durum olmadığında kullanılırken, karsinom (kanser) kelimesi, lamina propriaya veya derine invazyon gösteren (istila eden) lezyonlar olarak tanımlanır. Buna karşılık, Japon patologlar tarafından , lamina propriaya invazyon olup olmadığına bakılmaksızın yeterli sito-mimari karmaşıklık olduğunda “mukozal karsinom” tanısı konur. Bu nedenle, çoğu Batı patoloğu tarafından yüksek dereceli displazi tanısı konan birçok lezyon, çoğu Japon patoloğu tarafından karsinom olarak teşhis edilir. Fakat sonuçta hem batı hem de uzak doğu asya ülkelerinde displazi veya intramukozal kanser mutlaka endoskopik rezeksiyon ya da cerrahi tedaviye verilmektedir.
(Hem mimari hem de sitolojik özellikler düşük dereceli ve yüksek dereceli displazi için değerlendirmede önemlidir. Düşük dereceli displazide, mimari değişiklikler nispeten hafiftir ve glandüler kalabalık ve kargaşa, hafif glandüler dallanma ve nadir glandüler tomurcuklanma ile karakterizedir. Çekirdekler, hafif ila orta derecede mitotik aktivite gösteren hiperkromazi ve uzama gösterir, tabanda bulunur ve nükleer polariteyi korur. Yüksek dereceli displazi, belirgin glandüler kalabalık ve düzensizlik, intraluminal kıvrımları ve kribiform görünüm ile daha karmaşık bir mimari gösterir. Glandüler dallanma ve tomurcuklanma sıklıkla görülür. Sitolojik atipi, belirgin şekilde artmış mitotik aktivite ve atipik mitozların varlığı ile daha şiddetlidir. Çekirdekler genellikle hücre sitoplazmasının lüminal yüzeyine ulaşarak nükleer polarite kaybı gösterir ve yuvarlak ve veziküler görünür. İnvaziv karsinomda, lamina propria’nın bezler veya tek hücreler tarafından infiltrasyonu görülür.)